.
  Eminönü saldırısı bölüm 1
 









TAARRUZ BÖLÜM 1


------EMİNÖNÜ SALDIRISI






11 Aralık 1958 – 05.42 Eminönü, İstanbul

Serdar büyük bir gürültüyle birden yatağından sıçradı. Deprem oluyormuşçasına sallanıyordu koca bina.
Çatı katındaki eşyaların sallantıdan dolayı oynaması sonucu tavandaki sıvalar Serdar’ın üstüne dökülüyordu. Sallantı kapının menteşelerini kırmış ve Serdar’ın üstüne doğru ağır bir kütle indiriyordu.
Panik anında ne yapacağını bilemiyordu ve kendini maun kapının altında buldu. Kaburgası acıyordu ve nefes almakta zorlanıyordu. Dışarıdan patlama sesleri geliyordu. Yollardaki asfalt kalkmış arabalar hurdaya dönmüştü.
Neler olduğunu kimse anlayamadı. Zaten şiddetli rüzgâr görüş mesafesini iki metreye indirmişti. Pınar ise henüz uykusundan uyanamadan Serdar’ın yan odasında başında pencerenin kırılan camlarıyla kanlar içerisinde yatıyordu. Serdar ve Pınar anne babaları öldüğü için amcalarında kalıyorlardı. Ama amcaları iş için yurtdışındaydı ve daha bir ay kalacaktı.
Sallantı bir süre sonra geçti. Bütün şehir enkaza bürünmüştü. Aralık ayının İstanbul’a getirdiği o muazzam soğuk şehrin -8 derecelik bir beyaz örtüyle kaplanmasını sağlıyordu.
Pınar sallantıdan yirmi dakika kadar sonra uyandı. Kafasındaki kesikler ve kaşındaki yarık ona çok acı veriyordu. Aklında olan tek şey kardeşinin ne halde olduğuydu. Yatağın başından tutunup güçlükle ayağa kalktı ve üstündeki cam parçacıkları yere döküldü. Ayaklarının ve başının kanıyor olması kardeşine ulaşma isteğinin önüne geçemiyordu. Odanın kapısı üst katın aşağıya baskı yapması sonucu sıkışmıştı.








Sandalyeyi eline alıp kapıya vurmaya başladı. Kapı üç defa vurduktan sonra biraz aralandı. Hole çıktığında üst katın çöktüğünü gördü. Büyük bir telaş içerisinde kardeşinin odasına yöneldi. Kapının olması gerektiği yerden içeriye baktığında Serdar’ı maun kapının altında buldu. Kapıyı güçlükle beş santimetre kaldırdı. Ama kardeşinin kaburgasının kırıldığını fark edemedi. Kapıyı kenara itti ve habersizce Serdar’ı çekmeye çalıştı.
Serdar büyük bir çığlık attı. Pınar panikten birden elini çekti. Serdar nefes almakta güçlük çekiyordu. Fısıldayarak: — Kaburgama dikkat etmelisin, sanırım kırıldı, diyebildi. Pınar ağlayarak Serdar’ın palasını aradı. Palanın keskin ucu eline battığında bulduğu için seviniyordu. Palayı eline aldı ve camdan dışarı baktı. Dışarıda enkazdan başka bir şey yoktu. — Ya şimdi ne yapacağız? — Sen yürüyebilirsin, ayağa kalktığımda kaburgalarımın döküleceğinden korkuyorum. Dışarı çık ve yardım aramaya çalış, dedi Serdar güçlükle.
Pınar, Serdar’ın dediklerini başıyla onayladıktan sonra güçlükle yürüyerek odayı terk etti. O sırada havada yaşananlar... 08.05 Kara Arz Büyücüleri; 550 yıldırım büyücüsü, 250 buz büyücüsü ve 600 ateş büyücüsüyle toplam 1400 kişilik bir kuvvetle Lodos Savaşçıları’nın yaşadığı yerlere saldırıyorlardı. Önlerine gelen her cismi canlı cansız ayrımı yapmadan yakıp yıkıyorlardı.




Buz büyücülerinin lideri Esathan, asasının ortasında iki elini kenetleyerek gözlerini kapadı. Başını öne eğdi. Diğer buz büyücüleri şaşkınlıkla Esathan’a bakıyorlardı.
Dudakları kıpırdıyordu ve bunu gören büyücüler yapacaklarından korkuyorlardı. Çünkü bu çok tehlikeli bir büyüydü ve bu büyü bir Buz büyücüsü tarafından yalnızca bir defa yapılabilirdi. Esathan bir süre sonra bir şeyler okumayı bıraktı. Ve kafasını kaldırıp Mısır Çarşısı’na gözlerinden türkuaz ışıklar saçarak baktı.
Yardımcısı Korhan bunun tehlikeli olduğunu söylercesine bakıyordu. Ama Esathan hiç oralı değildi. Asasını yukarı kaldırdı ve tekrar büyü okumaya başladı. Ellerini iki yana açtı ve sonra asayı alnına dayadı.
Kafasından asaya büyülü bir güç geçiyordu sanki. Büyü akışı Esathan’ın asanın ucunu Mısır Çarşısı’na doğru tutarak “Emsen o men ha !” diye bağırmasıyla daha da büyüdü ve bütün Dünya’yı kaplayacak kadar büyük bir güç Lodos Kalesi’ne çok yakın olan Mısır Çarşısı’na doğru hızla ilerliyordu. Girdap gibi ilerleyen bu büyük buz büyüsü civarındaki her şeyi yok ederek Mısır Çarşısı’na ulaştı. Demirci Rüstem’in çığlıkları duyuldu. Eminönü Lodosların bölgesiydi ve Arzın Çocukları bütün Eminönü’nü yok etmeye çalışıyorlardı.






Yerde yaşananlar... 08.27 Pınar elinde Serdar’ın işlemeli palasıyla kapının önüne çıktı. Sokak bomboştu.
Kafasını yukarı kaldırdığında Mısır Çarşısı’nın buz büyücüleri tarafından yok edildiğini gördü. Çok kalabalık bir Kara Büyücü ordusu Eminönü’nü darmadağın ediyordu. Ve bunu yapmak için uyku vaktini seçmişlerdi. Lodoslar hiç beklemediği bir anda vuruluyordu. Mısır Çarşısı ve Lodos Kalesi yok olmanın eşiğindeydi... Agâh Efendi olanları çok yakından takip ediyordu. Lodoslardan olmadığı için Arzlar ona bir şey yap(a)mıyordu. Çünkü eğer suçsuz yere Agâh Efendi öldürülürse siviller de bu savaşa dâhil olurdu ve Lodosların güçlü Muhafızları klana her türlü üyeyi kabul ederdi. Yani Arzların muhakkak sonu gelirdi. Ama yapmadılar. Agâh Efendi, Arz Klanı’nın içindeki kuvvetli bağlantılarını kullanarak Handan Hanım’la görüşmek istediğini bir mektupla belirtti: “Sayın Handan Hanım; Bu sabah Eminönü’ne düzenlediğiniz ani saldırının sebebini anlamış değilim. Benim düzenlemiş ve İsmet Bey ile sizin imzalamış olduğunuz Eminönü Anlaşması bir klanın diğerini tahrik edici davranışı olmadığı sürece asla savaş olmayacağını söylüyordu. Fakat Lodosların yaptığı en ufak bir hata bile olmadığı halde bu denli büyük bir orduyu bölgemize gönderip Eminönü’nü yok etme gayeniz pek çok sivilin ölümüne yol açtı. Bu taarruzun hemen durdurulmasını istiyorum. Aksi takdirde Yükseliş Cemiyeti Lideri olarak Klanınıza müdahalede bulunarak klan iktidarından indirilmenizi sağlayacağım. Yükseliş Cemiyeti Lideri” Meteor Bölgesi, Arz Kalesi 11.52 Handan Hanım öfkeden kuduruyordu. Hiçbir Arz Muhafızı yanına gelip ne olduğunu sormaya cesaret edemiyordu. Elindeki kâğıdı avucunda sıkı sıkı tutarak deli gibi bir sağa bir sola hızlı adımlarla yürüyordu. Bir yandan da “Demek tehdit ediyorsun ha? Senden korkacağımı sandın demek! Haha, aptal bunak! Beni liderlikten alacakmış, haha!” diye söyleniyordu. Aslında korkuyordu Yükseliş Cemiyeti’nden ama korktuğunu belli etmemeye çalışıyordu. Aşağıdaki muhafızlara seslendi:





—Hemen Eminönü’ndeki orduya geri çekilme talimatımı iletin, hemen! Sesi kükrercesine çıkıyordu. Handan Hanım bu saldırıya kimsenin müdahale edemeyeceğini düşünüyordu ama Yükseliş Cemiyeti’nden beklemediği bir mektup bütün kararını değiştirmişti. Eminönü, 12.30 İsmet Bey beklemediği bir anda saldırıya uğramış ordusunun önünde öfkeden küplere binmişti.
Lodos Kalesi Esathan’ın yaptığı büyüyle tamamen yıkılmıştı. Muhafızların çoğu toprak altındaydı. Kafasını kaldırıp yukarıya baktığında ordunun çekildiğini gördü. Şaşırmıştı büyük bir Arz ordusu durduk yere geri çekiliyordu. Hem de Lodosları çaresizce yakalamışken! Bu çok saçma bir şeydi. Beyni bu sebepsiz geri çekilmeyle meşgulken yanına genç bir kızın geldiğini gördü. Kıza baktı, her tarafı kanlar içindeydi. Acıyarak: —Bu nasıl oldu? Dedi. Pınar sessizce arkasındaki enkazı gösterdi. Söze hacet yoktu. Viran Eminönü herşeyi açıkça dile getiriyordu zaten. —Kardeşim, dedi. O yaralı, kaburgası kırıldı. Lütfen yardım edin. İsmet Bey sağlık görevlilerine seslendi: —Şu Hanımefendiyle ilgilenin, #@!?üreceği yerde çok yaralı olabilir; tedarikli olun. Yanınıza da on muhafız alın, dedi. Kafasını kızcağıza çevirdiğinde kız elindeki palayla birlikte yüzünde huzurlu bir gülümsemeyle yere düştü...
 




 
  Bugün 1 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol